Köklerinden Ayrılırken Şimdi ve Burada Kalabilmek - Göç Psikolojisi
- Işılay Sarvan
- 5 May
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 5 May

(Bu yazı Kabul ve Kararlılık Terapisi (ACT) ekolünün yorumuyla göç kavramını ve göç psikolojisini incelemek için yazılmıştır. İçerikte kısaltma olarak ‘ACT terapisi’ olarak karşılaşacaksınız.)
"Hayat, beklemediğimiz anda bizi göç yollarına çıkarır. Giden yalnızca bedenimiz değil; hikâyemiz, duygularımız ve inşa ettiğimiz tüm kimliklerimizdir."
Göç, modern çağın sessiz krizlerinden biridir. Coğrafyalar değişir, sınırlar aşılır ama geride bırakılanların ağırlığı, kişinin iç dünyasına kök salar. Göç psikolojisi, bu sessiz yükün, insanın ruhsal esnekliğini nasıl sınadığını anlamaya çalışır. ACT terapisine göre ise, mesele yalnızca kayıplar ya da değişen koşullar değil; bireyin bu deneyime karşı ne tür bir ilişki geliştirdiğidir.
Göç Süreci: Acı ile Temas Kurmak
Göçmen bireyler için en yoğun yaşanan duyguların başında kayıp ve belirsizlik gelir. Alıştıkları kültürel kodlar ve sosyal çevre değişir. ACT dilinde söylersek; göç süreci, bireyin kaçınmak isteyeceği güçlü duygu ve düşünceleri tetikler. Bu duygulara direnmek ise paradoksal biçimde daha fazla sıkışma yaratır.
Göç psikolojisi odağındaki terapi seanslarında veyahut hayatın normal akışı içerisinde "Şimdi ve burada" kalabilmek, kayıptan kaçınmadan, belirsizlikle savaşmadan, o duygulara açıklıkla yaklaşmayı gerektirir. Çünkü ne kadar savaşırsa savaşsın, göçmenin zihni ve bedeni bu yeni yaşamda acıya eşlik eden doğal insani tepkiler üretmeye devam edecektir.
Göç Psikolojisi'nde Kabul ve Esneklik: Göçmenin Ruhsal Dayanıklılığı
Göç süreci çoğu zaman kontrol edilemez faktörlerle doludur. Yeni bir ülkeye uyum sağlama, yabancı bir dil, işsizlik, kültürel yalnızlık… ACT, bu noktada bireyi kontrol mücadelesini bırakmaya ve "kabul" pratiğine davet eder. Göçmen psikolojisi ile kişinin yaşadığı yas, yabancılaşma ve kaygı gibi duyguların varlığına açık ve yargısız bir şekilde yaklaşabilmek psikolojik dayanıklılığın temelidir.
ACT Perspektifinden Sorulabilecek Güçlü Sorular:
Bu duygulara direnmek yerine, onlara yer açarsam ne olur?
Şu an kayıplarımla temasta kalabilir ve yine de yaşamımda önemli olana doğru adım atabilir miyim?
Göçün zorlayıcı yanlarını reddetmeden, hangi değerlerimi yaşatabilirim?
Bağlamla Uyumu Geliştirmek: Yersiz Yurtta Kök Salmak
ACT terapisine göre, bireyin psikolojik esnekliğini artırmasının yollarından biri de bağlamsal farkındalık geliştirmektir. Göçmen, her ne kadar eski kültüründen ve alışkanlıklarından uzaklaşmış olsa da “neredeyim” sorusunu somut bir biçimde sorarak yeni bağlama açık kalabilir.
Mindfulness (bilinçli farkındalık) burada devreye girer:
Göçmen, yeni şehrin seslerine, kokularına, yabancı kelimelerin ritmine, kendi bedeninde beliren hislere dikkat kesilerek “şimdi ve burada” kök salmaya başlayabilir.
Çünkü ACT bize şunu hatırlatır: Ruhsal esneklik, yalnızca acının yokluğunda değil, acının varlığıyla da mümkündür.
Göçmen Ruhuna Adanmışlık: Değerlerle Yaşamak
Göç, aynı zamanda değerlerimizi tekrar gözden geçirdiğimiz bir eşiğe dönüşebilir. ACT, bireyi "acıya rağmen harekete geçmeye" ve kişisel değerleri doğrultusunda anlamlı bir yaşam kurmaya çağırır.
Belki de göçmen bireyin kendisine şu tür sorular sorması gerekir:
Benim için bu yeni hayatta gerçekten önemli olan nedir?
Burada nasıl bir insan olmak isterim?
Göçle gelen acıyı kabul ederek, hangi adımları atabilirim?
Çünkü göç bir kayıp hikayesi kadar, yeni anlamlar inşa etme fırsatıdır da.
Göç Sürecinde Terapinin Şimdi ve Buradadaki İşlevi
Bir göçmenin karşılaştığı ruhsal zorlanmalar, bazen bireysel kaynakların ötesine geçebilir. Bu noktada psikoterapi, özellikle ACT gibi üçüncü dalga terapiler, bireyin içinde bulunduğu duygusal karmaşaya temas eden, açılan ve değer odaklı bir yol haritası sunar.
Terapist, göçmenin "kaçma" ve "savaşma" döngüsünden çıkarak, duygularla esnek temas kurmasına yardımcı olur. Nihayetinde göçmen birey, kontrol edemeyeceği değişkenlere rağmen, kendi yaşamının anlamını yeniden yazabilir.
Son Söz: Göç Bir Davettir
Göç, yalnızca coğrafi bir hareket değil, kişinin kendine ve dünyaya nasıl yaklaşmak istediğine dair varoluşsal bir çağrıdır.
Ve belki de en çok şu an, tam da bu anda; acıya rağmen, yaşamla temasta kalmaya.
--------
Işılay Sarvan'ın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.
Işılay Sarvan'ın instagram profiline gitmek için tıklayınız.
Comments